Free mp3 download

29 Mayıs 2010 Cumartesi

Bir şeyler olma isteği....

Bir şeyler olma isteği içine girmek, olamamak... Gitme isteği, her şeyi toplayıp bir süreliğine yok olmak.
Duvarlar örmek lazım, Troya`nın duvarlarından güçlü duvarlar... İçinde sadece kendi sesimin yankılanacağı benim güzel biricik ülkemi yaratmak lazım.
Kendi birliğimden sıfıra karışmak, erimek sıfırın boşluğunda...
Bir şeyler olma isteği işte bu: - Geleceksiz, yoksul, gözyaşsız ve ruhsuz...

17 Mayıs 2010 Pazartesi

Başlıksızlık

Bir şeyleri düzeltememek kötü ya da şöyle desem daha açık; başkaları tarafından verilen kararları düzeltememek. Sanırım bir şeyleri düzeltebildiğimiz tek yer ütü...
Bu kadar saçma acıdan sonra kendimi yeniden özlediğimi farkettim. Elimde biramla güzel şarkıları kimseyle paylaşmadan kendi başıma dinlemeyi de...
Mr. Pink`in iyi yanlarını alabilirim sanırım kendime.... Ya Rimbaud gibi ya da annesinden kaçan bir çocuk gibi olabiliri. Büyüme isteği içime doğuyor, fazla çocukluk yaşadım galiba.

14 Mayıs 2010 Cuma

....

Büyük düşler öldürüldüğünde, çok kan akar... Demiş şair.
Gün saçma, güneşi gidip yerinden almak istiyorum... Kuşlar ötüyo çünkü, kulaklarımı tırmalıyor hatta tüm sesler.
Gitmek vakti gelmeden gitme isteği doğuyor. Bişeyler acıyor ama bilmiyorum neresi, nerde?
Acıların sonsuz kaynağı en gür halinde akmaya başlıyor, Nietszche yalan söylemiş güç vermiyor bu acı.. Dibe çekiyor, en dibe, yer çekiminin en fazla olduğu yere... Elimi kaldıracak gücüm kalmıyor. Çıkmak istiyorum, elimden tutacak tek insan orada kalmalısın diyor.

12 Mayıs 2010 Çarşamba

Ali Ece Röportajı

Güzel ülkemizin içine bulaştığı bunalımdan kurtulmaya çalışan yegane romantiklerdendir kendisi. Varolmak için adım atan, kendisininde bana dediği gibi hayata dört elle değil dört ayakla sarılan insan.
Futbol sadece futbol değildir onun için, yıldızlarla dolu olan takımları pek sevmez, ruhtur bir takımda varolmasını istediği. Milyonlarca insan yıldızlarla dolu olan Fransa`yı tutarken o delikanlılar gibi top oynayan İrlanda`yı tutar...
O kadar tatlı anlatır ki düşüncelerini bir ara o olmuşsunuz gibi hissedersiniz kendinizi. Hiç aralıksız bitmek tükenmek bilmeyen hevesiyle anlatır kendini, kaybettiğimiz ruhumuzu geri çağırmaya cesaret edebilen nadir insanlardan Ali Ece.

Sizin için kaybolan ruhumuzu geri çağırmaya cesareti olan nadir insanlardan dedim. Bana göre kesinlikle öylesiniz. İnsanlar bunu yapmaya korkuyor, şekilci olmaya başlıyoruz ve kırılgan. 20li yaşlarının içinde olan insanlar hayatlarını sadece sevişmek, içki içmek vb.. gibi şeylere indirgiyor- lar. Ayın En Güzel Hali romanınızda bir sözünüz vardı düşünmekten çare bulamayınca kendini eyleme vermiş bir genç olarak tanıtmıştınız kendinizi - belki gerçek olan sizi -... Siz ne yapmak isterdiniz eğer yeniden 20li yaşlara dönseydiniz ve gözlemlediğiniz toplum nasıl gitmekte?

Dilerim her zaman bu övgülerinize layık bir insan olarak kalırım. Şu ana kadar ekstradan bir şey yaptığımı düşünmüyorum, bundan sonra da “ekstra”dan yapmaya devam edeceğim en fazla şey kendim olmaya devam etmek olabilir sadece. Ben “Ayın En Güzel Hali”ni yazarken de kendimdim, “Total Futbol” programında da %100 kendimim; açıkçası “ekstra”dan başkaları da beni beğensin diye farklı birisi olacak değilim.
Sadece bir insanın sadece “beğenilmek” uğruna kendisinden başka birisi olma çabasını hiçbir zaman anlayamıyorum. Mesela öyle yalandan bir kitap yazılmaz: “Bu işte bir yalnızlık var” Bence o işte içten pazarlıklı, ticari bir “yavşaklık” var, daha fazlası değil! Allaha şükürler olsun, ben asla yalnızlıktan şikâyet edip eve telekız çağıracak kadar yalancı olmadım, olmam da! Parayla sevişmek sevişmek değildir!
Beni büyüten dedemden de öğrendiğim en önemli şey buydu: “Kendin ol yeter, severlerse ne ala!”
Maalesef Türkiye toplumu hep kötüye gitti. Bugün halen 12 Eylül 1980 günü Türkiye’ye en büyük kötülükleri yapanlar, bugün ülkemizin karşı karşıya kaldığı her acı verici sorunun altından çıkan çıbanları, yaraları açanlar Kenan Evren bey ve etrafındakiler. Halen onların korumalarına 100 işçi ailenin yıllık kazancı kadar aylık maaş verilmesi benim en büyük sorunumdur.
20’li yaşlara yeniden dönseydim, daha fazla kitap okur, daha çok ve çeşitli müzik dinlerdim. Halen sadece iki kez okuduğum Dostoyevski kitapları var, onları beş kez okumuş olmayı isterdim. Zeki Demirkubuz ustayı daha önce tanımış olmak isterdim. Dağılmadan önce The Stone Roses’ın konserine gitmek isterdim.



Hayatta öykünülen insanlar vardır, onlar gibi olmak hatta o olmak isteriz. Merak ediyorum müziğe başlamanızda ve futbolu bu kadar çok sevmenizde böyle güzel hikâyeler yatar mı?

Müziğe de futbol edebiyatına da rahmetli dedem sayesinde başladım, halen onun sayesinde devam ediyorum. Çok küçük yaşlarda dedem benim sevdiğim müzikler üzerine ney çalardı gönlüm olsun diye. Mesela bir kere TRT3’te Pink Floyd “Echoes” çalmıştı, dedem üzerine 30 dakika ney çalmış, ben de o günün gecesinde “Fasıl Saati” programındaki Türk sanat müzikleri üzerine gitar çalmıştım. Dinar Bandosu’nu ilk dedemle kurdum diyebilirim. Socrates & Zico, Best, Cruyff vs, hepsini de ilk dedemden öğrendim. Yıllarca onun bana aldığı “Hollanda 1974-Total Futbol Devrimi” isimli video kaseti izledim. Şu anda yorumcularından birisi olduğum TV programının adının “Total Futbol” olması da kendimce rahmetliye bir selam duruşudur!

Yapmak istediğiniz müzik ya da hayalinizde yaşattığınız müzik nasıldır? - Genel Türk Rock için cevaplarınızı hemen hemen biliyorum okuduğum röportajlardan fakat merak ettiğim şey şu Üniversite şenliklerine ve İstanbul harici fazla konserlere çıkmıyorsunuz bunun sebebi nedir?

Bunun tek sebebi arada müzikle hiçbir alakası olmayan aracılar, sözde menejerler, sözde organizatörler. Bizden başka çok az ülkede hiç Beatles dinlememiş, John Lennon’ı Chelsea’nin sağ beki sanan adamlara konser organize ettirilir. O ülkelerde de bizim ülkemizin son 20 yılında olduğu gibi ülke sınırlarını geçtikten sonra kimseye hiçbir şey ifade etmeyen adamlar, kadınlara bu kadar büyük paralar verilir. Twitter’a bir genç arkadaş şöyle yazmıştı: “Hikmet Karaman’a Barcelona maçı yorumlatmak, Demet Akalın’a Queen’in Bohemian Rhapsody’sini söyletmeye çalışmak gibi bir şey!” Üzerine ekleyeceğim hiçbir şey yok. Festivallerde yer alıp almamak falan da inanın hiç umurumda değil, Kenan Evren’in halen yargılanmamış olması, halkımızın büyük kısmının açlık sınırında yaşaması en az 100000 kat daha fazla umurumda.

Müzik ve futbol haricinde okuduğum romanlar gayet ilgi çekici ve bizim yazarlarımızın çoğunun olmak istemediği gerçekçiliği tamamen içinde barındırıyordu. Kundera romanı olmak istediğimiz şeyi olduğumuz yer olarak tanımlıyor. Sizin için roman ve hikâye nedir ve çağdaş dünya edebiyatına verdiğimiz katkı nedir? Bu konuda son olarakta beğendiğiniz son Türk yazarlar kimlerdir

Ben beğendiğim Türk yazarları sayayım sadece, diğer konularda doğru dürüst konuşabilecek kadar donanımlı birisi olduğumu düşünmüyorum, sadece Enis Batur & Ekrem Işın ikilisinin o konulardaki tüm tespitlerine katılıyorum.
En sevdiğim yazarlarımız: Ahmet Hamdi Tanpınar, Orhan Veli, Ece Ayhan, Orçun Türkay, Enis Batur, Zeki Demirkubuz, Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz, Sait Faik, Cemal Süreya, İlhan Berk, Yusuf Atılgan, Ekrem Işın, Halikarnas Balıkçısı, Can Yücel, Peyami Safa, Kemal Tahir, Yaşar Kemal, Sabahattin Ali, Nazım Hikmet, Yahya Kemal…


Bizim garip hocalarımız yazarlar arasında hala sağ - sol kavgası yaratmakta. Oğuz Atay`ı liberal olarak görüp okumayan - Ahmet Hamdi`yi de aynı kefeye koyarlar genelde - en iyi Türk şairlerinden biri olan Nazım Hikmet`e tapan hocalara bir söyleyeceğiniz ya da o öğretmenlerin öğrencilerine vereceğiniz bir öğüt var mıdır?

Rusya’da 1917 devrimi “sağcı” olarak görülen Dostoyevski’nin muhteşem romanlarını okuyup ezberleyen kuşak tarafından yapıldı. Eğer Dostoyevski’yi daha iyi anlamış olsalardı, devrim de daha başarılı ve kalıcı olurdu. Halen Tanpınar’a “sağcı”, Nazım Hikmet’e “solcu” deyip okumayan sağcılar ve solcular varsa, bu onların sorunudur. Hepsine acıyorum sadece, çok çok şey kaybediyorlar!
Ve son merak ettiğim soru Galatasaray Üniversitesi’nde müthiş bir eğitim geçmişiniz var ve siz bunları bırakıp kendi olmak istediğiniz şey için uğraşıyorsunuz - sanırım bahsettiğim romantizmde buydu - insanlar böyle şeyleri elde etmek için müthiş efor sarfediyor siz nasıl bunları elinizin tersiyle elde itecek gücü buldunuz? Ayrıca bu konuda müthiş bir idolsünüz benim için

Eğitim geçmişim müthiş falan değil! Benim en çok etkilendiğim hocalarım Saint Joseph Erkek Lisesi’nde okuduğum dönemden: Fransızca edebiyat hocası Mişel Tagan, din kültürü ve bilim tarihi hocam Halil Kudat, İrlandalı Fransızca hocam Thomas O’Donoghue, resim hocam Selçuk bey, müzik hocam Ali İhsan bey, tarih hocam Konca Gezer hanım.
Galatasaray Üniversitesi’ne gelirsek hayatımda gördüğüm en iyi ve en kötü hocalar derslerime geldi. Ahmet İnsel, Erhan Büyükakıncı, Ferhat Kentel hocalarıma çok şey borçluyum. Ahmet Kuyaş ise hayatımda gördüğüm en çirkin insandır, şu anda onun ruh ikizi Murat Bardakçı televizyonlarda en nefret ettiğim kişi; ikisi de birbirini hiç sevmez, o da trajikomiktir.
İdol derseniz de ben Muhammed Ali’yi, Kenny Dalglish’i, Albert Camus’yü, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını bilirim; onlar idol ise benden idolcük bile olmaz; olmasın da zaten!